79 - Güzel Kadın

220 8 40
                                    

"Bana hiç aşık oldun mu?"

Zihnimde yankılanan sorunun gerçekten dudaklarından dökülüp dökülmediğini anlamak için gözlerimi gözlerine dikmiştim.

Ela gözler bu sorunun cevabını başka bir yerden almış gibi bakıyordu.

Benden duymak için yalvarıyordu.

Aşk, neydi?

Bu klişeye girmeli miydim, yoksa ne düşünüyorsam onu mu söylemeli miydim?

Bunu hak ediyor muydu?

"Kafamı karıştırdığın zamanlar oldu." dedim gözlerimi gözlerinden çekmeden.

"Az önce sana her şeyi tüm çıplaklığıyla anlattım. Bence sen de bundan daha iyi bir cevap verebilirsin."

Derin bir nefes aldım.

"Seni çok sevdim."

"Defne..." İsmimi öyle bir zikretmişti ki... Daha fazla dayanamayacağını haykırıyordu tonlaması. Yapma diyordu.

"Hiçbir şey değişmeyecek." diye fısıldadım.

"Biliyorum."

"Deniz'le doğum günümde konuşurken... Senden bahsetmiştim. Yine kimleri yaktın? demişti şakayla karışık. Bense ona... Sanırım bu sefer ben de yanıyorum demiştim." Derin bir nefes aldım. "İlk defa o zaman sesli dile getirdim... Seninle aramda arkadaşlıktan çok öte bir şey olduğu belliydi. Ben... Bazı şeyleri geç anlıyorum Anıl. Hem de çok geç. Neden bilmiyorum. Belki de işime gelmiyor... Belki süzme bir salağım. Sen beni aldattıktan sonra İstanbul'a geldiğimde... Deniz'e... Beni kendine aşık ettiğini söyledim önce." Anıl yutkunurken Adem elması hareketlenmişti. "Sonra Barış'a... Sana aşık olduğumu ve elimden hiçbir şeyin gelmediğini söyledim. En son da Okan'a... Acılarımla aşkla başa çıkmaya çalıştığımı söyledim. Sana olan aşkımla." Omuz silktim. "Anıl... Ben aşkın ne olduğunu bile bilmiyorum ki. Ben bunu nasıl ölçebileceğimi bilmiyorum. Birini kaybettiğimde ona aşık olduğumu düşünüyorum. Yani... Ona aşık olduğumu kaybetmeden anlamıyorum da denilebilir. Okan'ı İstanbul'da bıraktım ve Muğla'ya geldim. Çocuğa dört sene aşıktım da neden orada anladım? Sana olan aşkım mesela... Neden beni aldattığında, ayrıldığımızda ortaya çıktı? Bence ben... Yani... Bilmiyorum. Aşk ne? Sen bana aşık olduğunu nereden biliyorsun mesela? Belki de değilsin..."

"Bilmem... Hissediyorum. Yani tüm benliğimde hissediyorum. Köpek gibi aşığım sana ve bundan hiçbir şüphem yok."

"Hissettiğin şey... Nasıl bir şey?"

"Ruhumu sana teslim etmişim de bedenim nöbetini tutuyormuş gibi."

"O nasıl bir his?" dediğimde güldü.

"Hm... Nasıl anlatsam... Hani... Az önce öptün ya beni." Bakışlarımı kaçırdım.

"Öpmedim susturdum..." diye mırıldandığımda güldü.

"Evet... Susturdun ya beni... Nöbetçiyi öptün, yani bedenimi. Dudaklarımın dokunuşunu hissetmesi çok normal. Ama ruhumun da bunu hissetmesi sana olan aşkımdan. Sana aşık olmasam temasın yalnızca bedenimde kalır. Kalbim hızlanmaz mesela, nefesim kesilmez... Bulutlarım dağılmaz ve ellerim titremez."

Sağlam elimi sakallarına uzattım ve usulca okşamaya başladım.

"Ruhuna dokunuyor muyum?" dedim merakla. Gülerek başını salladı. Elimi boynunun üzerinden geçerek sol göğsüne getirdim. Kalbi çok hızlı atıyordu. "Ama senin kalbin bozuk. Böyle test edemem ki." Kahkaha attı. "Ota boka hızlanıyor bu da..." Elimi çektim. "Sen bana dokun." Bir süre gözlerime baktı. Daha sonrasında elini aynı benim ona yaptığım gibi yanağıma çıkardı ve usulca okşadı.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now