109 - Yalancının Mumu

161 3 36
                                    

Akif'in anlattıkları göğsüme yük olup taşarken titreyen elimle anahtarı kapı deliğine sokmaya çalışıyordum.

Büyük uğraşlarım başarısızlıkla sonuçlansa da kapı açılmış ve gözlerim Çağrı'nın gözleriyle buluşmuştu.

"Limon?" diye mırıldandı uykulu bir sesle. Bir yandan da gözlerini ovuşturuyordu.

"Bal Kabağı..." Sesim titrerken içeri doğru bir adım attım ve güçsüz kollarımı boynuna doladım.

"Ne yapıyorsun bu saatte?" diye fısıldadı sarılmama karşılık verdikten sonra. "Hastanede kalırsın diye düşünmüştüm..."

"Bugün evdeyim... Yarın Okan'ın yanında kalacağım."

"Sen iyi misin?" Birbirimizden ayrıldığımızda yüzümü ellerinin arasına almıştı. "Şşh... Neyin var?" Yanağımdan süzülen birkaç damla yaşa kaşlarını çatarak baktı.

"İnsanlar çok kötü Çağrı..." diye fısıldadım. "Çok kötüler."

"Biri... Biri sana bir şey mi-" Hızla başımı iki yana salladım.

"Hayır..."

"Ne oldu? Anlat bana..."

"Uyumak istiyorum... Sonra... Sonra konuşalım. Olur mu?"

"Ne zaman istersen..."

"İlaçlarını aldın mı?" diye sorduğumda gülümseyerek başını salladı.

"Yeni ilaçlar çok iyi geldi Defne." demesiyle dudaklarım iki yana kıvrılmıştı.

"Çok sevindim bir tanem."

Dudaklarımı yanaklarına bastırdım ve geri çekildim.

"İyi geceler..."

"İyi geceler."

Çağrı'yla vedalaşıp eskiden benim olan Okan'ın odasına doğru ilerlemeye başladım.

Odanın kapısını açtım.

Işığı açmaya fırsat bulamadan bir el sıkıca ağzımı kapattı ve dudaklarımdan boğuk bir çığlık kopmasına sebep oldu.

"Şşh... Korkma. Benim."

Ağzıma kapanan el geri çekildiğinde hızla arkamı döndüm ve karanlığın içinde parlayan mavilerle karşılaştım.

"Defne-" Aras Ulubey'in konuşmasına izin vermeden boynuna atlamıştım.

Ve ağlamaya başladım.

Boynuna öyle sıkı sarılıyordum ki kendisini öldürmeye çalıştığımı düşünüyor olmalıydı.

Kolları birkaç saniyelik afallamanın ardından belimi sarmış, alnını omzuma yaslamıştı.

Ellerim ensesinde ve saçlarında gidip geliyor, adeta yaşadığı bütün acıları almak istercesine çırpınıyorlardı.

"Özür dilerim..." diye mırıldandı. "Meyhanedeki tavrım-"

"Neden yaptığını biliyorum." dediğimde kollarımın arasındaki bedeninin kasıldığını hissettim. Boğazımdan bir hıçkırık kopmuştu. "Sen... Aras... Sen bunları nasıl kaldır-"

"Akif mi?" diye sorarken sesi sinirli çıkmıştı.

"Önemi yok... Biliyorum işte. Paylaş benimle Aras-"

"Ne kadarını biliyorsun?" diye fısıldadı.

"Annenin... Selin'i-" Birden bedenimi kendisinden uzaklaştırmasıyla birkaç adım gerilemek zorunda kalmıştım. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerken bir yandan da ürkek bir ifadeyle gözlerine bakıyordum.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now