22 - İlk Öpücük

441 14 1
                                    

2 Yıl Önce
21.02.2019

"Bunun matematik felsefesiyle alakası ne? Bildiğin etik bu!" dedi Okan, bıkkınca. İkimiz de bu berbat dersi seçmenin pişmanlığını yaşıyorduk.

"Önce temel ilkeleri vermişler işte!" dedim sabahtan beri söylenmesine sinirlenerek. Kalemimle önümdeki kitaba birkaç kez vurdum. "Buraya bak, Okan!" Oflayarak gözlerini gözlerime dikti.

"Bırak ya! Gel kahve içelim." dedi arkasına yaslanırken. Gözlerimi devirdim.

"Madem bu dersten kalmayı planlıyordun neden seçtik?!"

"Defne... senin için bile katlanamayacağım sanırım." dediğinde gözlerimi kocaman açtım. Hızla ayağa kalktım ve eşyalarımı çantama tıkıştırdım.

"Ben çok meraklıyım sanki sana! Bir daha da seninle ortak ders seçimi yaparsam en adi-" Beni umursamadan çalan telefonunu yanıtladığında ağzım açık kaldı. Bir hışımla çantamı omzuma takıp arkamı döndüm.

"Efendim güzelim?" demesiyle olduğum yere çakılı kaldım. Yavaşça tekrar ona doğru döndüğümde yere bakarak gülümsediğini gördüm. Bakışlarım gülümsemesinde donarken omzumdaki çanta gittikçe daha da ağır gelmeye başladı. "Bu gece... Gelirim. Baban evde mi?" Kıpırdamadan onu dinliyordum. "O zaman pencereni açık tut." dedi gülerek. Kaşlarım çatıldı. İstemsizce az önce oturduğum sandalyeye ilerledim ve birden oturdum. Bakışlarını birkaç saniyeliğine şaşkın bakışlarıma dokundursa da hemen geri çekti. "Ben de seni." dediği an gözlerimi sıkıca yumdum. Gözlerimi açtığımda bu kabustan uyanmayı bekledim. Uyanmadım. Kabus da değildi zaten... Okan telefon görüşmesini sonlandırdığında gözleri tekrar gözlerimi buldu. "Kusura bakma... Ne diyordun?"

"Gitme..." dediğimde anlamazca baktı. "Hava soğuk olacak."

"Ne?" dedi şaşkınca.

"Ders çalışacaktık." Kısık sesle konuşmaya devam ediyordum.

"Dedim ya..." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Ben saldım bu dersi."

"Ama ben senin için seçtim. Sen geçmezsen anlamı olmaz ki." Dudakları iki kenara kıvrıldı. Yüzüm kızarırken gözlerimi kaçırarak devam ettim. "Bu gece bize gel... Çalışalım."

"Sen eve git, dinlen o zaman. Benim akşam bir yere uğramam lazım. Gelirim sonrasında çalışırız."

"Uğrama!" dedim hızla. "Sınav yarın zaten... Çok az vaktimiz var."

"Söz verdim, Defne." dedi uzatmak istemediğini belli eden bir ses tonuyla. "Bir saatten bir şey olmaz." İstemsizce gözlerim dolmuştu.

"Gitme." dedim titrek bir sesle. Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde kaşları çatıldı. Hızla ayaklanıp yanıma geldi ve yüzümü elleri arasına aldı. Göz yaşlarımı sildi.

"Neden ağlıyorsun?" Sesi endişeli çıkmıştı. "Tamam... Geçeceğim o sınavı. Özür dilerim. Ağlama lütfen." Ne için ağladığımı bile anlamadığını fark ettiğimde ağlamam şiddetlendi. "Şşh. Yalvarırım ağlama. Dayanamıyorum."

Bir süre boyunca sakinleşmemi ve ağlamamın dinmesini bekledi. O saçlarımı okşarken bense ceketine, çocuk gibi, gidemesin diye sıkıca tutunmuştum.

"Seni evine bırakayım." dediğinde doğruldum.

"Sen?" diye sordum korkarak.

"Geleceğim. Söz." dedi gülümseyerek. Güzelim dediğinin yanına gidecekti. Nedense bunu kaldırabileceğimi düşünmüyordum. Parmaklarımı çekingen bir tavırla ceketinin yakasına götürdüm.

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now