132 - Anne & Baba

194 5 10
                                    

"İstanbul'a döndüğümde... İnsanlar... Koşar, gelir, sarılır diye bekledim. Böyle herkesin benden özürler dilediğini falan hayal ettim. 'Kusura bakma Anıl, arayıp sormadık, yalnız bıraktık seni, eşeklik ettik, sen bizim için çok kıymetlisin, sensiz geçen her günümüz ziyan oldu' falan demelerini bekledim. Hepsini... Hepinizi affedecektim. Tabi önce süründürecektim biraz, çok yalvaracaktınız bana. Ben de şımaracaktım. Ama 'iyi lan' diyecektim sonunda, 'affettim hepinizi'. Eski günlerdeki gibi toplaşacaktık böyle... Bunların hayaliyle geldim İstanbul'a. Meğer ne safmışım... Ne salakmışım! Sandığımdan da beter sikmişsiniz beni, kimsem kalmamış, tek bir dostum kalmamış! Belki de hiç olmamıştı, onu da bilmiyorum... Eda'dan başka güvenebildiğim tek bir insan yok şimdi. Neden sana geldim, bunları anlatıyorum, onu da bilmiyorum. Abla gibi olmuştun bana hep, en değer verdiğim insanlardan biriydin. Mert'den bile çok sevmiştim seni Elif. Şimdi gözlerine bakıyorum ve içimden sadece 'sen de mi ya?' demek geliyor." Dolu gözleriyle bakıyordu dakikalardır bana. Konuşsa sesi titriyor, durup durup bir çocukmuşum gibi saçlarımı okşuyordu.

"Çok özür dilerim Anıl... Her Allah'ın günü aramak istedim seni. Yemin ederim." dedi Elif.

"Arasaydın?" diye çıkıştım ben de. "Beş yıldır bir kez bile mi arayıp da 'bir çocuğun oldu' diyemedin?" Başını iki yana salladığında gözyaşları yanaklarından süzüldü.

"Diyemedim... İnan çok kavga ettik abinle. Her seferinde engel oldu bana. 'Zamanı değil, size düşmez, Defne'yle bana bırakın' dedi. Yıllar geçti, bir türlü gelmedi o zaman. Delirecek gibi oldum. Bir gün yine tartışıyorduk. Ben ona bağırıyordum, o bana. Mert yoktu evde. O olsa bu kadar büyümesine izin vermezdi de... İşte... Giriştik birbirimize. Bir şeyler dedi, kaybettim kendimi... Abinin suratına vazo fırlattım. Kaç dikiş attılar, sayamadım. Çok korktum o gün. Hem de nasıl. Ölecek sandım, her yerinden kan akıyordu, öyle çağırdım Mert'i. Ambulans geldi... Defne'ye haber gitti. Aylarca konuşmadı Defne bizimle. Sonra da iyice açıldı aramız. Mert çocukları görüştürüyordu bir tek. Çok düşkün Rüzgar'la Bulut birbirine. Birlikte büyüdüler. O olaydan sonra toparlanmamız epey zaman aldı. Hatta daha yeni yeni tekrar görüşmeye başladık Defne'yle. Sandığın gibi bir Defne'yi seçme durumu olmadı yani kimsede. Senin kalbinin Defne'ninki gibi korkunç bir hamileliği kaldıramayacağına hepimiz hemfikirdik sadece. O konuda bir anlaşmazlık yaşamadık. Herkes aynı şeyi söyledi, Anıl sakın bilmesin, dedik. Ama... Ne zaman ki bebek doğdu, Defne toparlandı... O zaman başladı kavga gürültü."

"Defne benden ayrıldığında... Hayatımın travmasını yaşadım. Yıllarca kendime gelemedim. Çok acı çektim. En büyük aşkımın beni aslında hiç sevmediğine inandım. Yaşamak için sebep bulamadım Elif, biliyor musun? Defne'den sonra... Her şey anlamını yitirdi. Neden yaşadığımı unuttum. Ölmek istedim. Bunun için çabaladım da... Bir davetteydim. Elli katlı bir binanın çatısında, Amerika'nın seçkin üniversitelerinden hocaların olduğu bir davet. Hayatıma devam etmeye çalışıyorum, zorluyorum kendimi. Hiç tadım tuzum yok, en ufak bir zevk almıyorum. 'Hadi ulan Anıl,' diyorum kendime. 'Defne seni terk edeli iki yıl oldu, tutun artık şu siktiğimin hayatına.' Tutunamıyorum. Düşün bak... Yale'den gelen profesörlerin olduğu mekanda ben bir köşeye çekilip ağlıyorum. Boğazıma kadar içiyorum ne var ne yoksa. O an karar veriyorum, atacağım kendimi o terastan. Pek kalabalık olmayan bir köşe seçiyorum kendime. Kimse tutup da durduramasın beni diye... Tam pervaza çıkacağım sırada biri çekiyor beni. Dudaklarıma yapışıyor. Beni sevdiğini söylüyor. Sarhoşum. Hem de nasıl. Öldüm de cennete gittim, Defne'ye kavuştum sanıyorum. Benden mutlusu yok. Nasıl rahatlıyorum bir görsen! Boş bir odaya çekiyor Defne beni. Sevişiyoruz bütün gece. Kollarının arasında sızıyorum. Gözlerimi açtığımdaysa yanımda Eda'yı buluyorum. O günden sonra ilacım oluyor benim. Geceler boyu dertleşiyoruz. Daha doğrusu ben anlatıyorum, o dinliyor. Ben ağlıyorum, o yaralarımı sarıyor. Sevgisiyle iyileştiriyor beni. Bir yerden sonra da sevgili oluyoruz. Yavaş yavaş atılıyorum hayata. Onun sayesinde... Defne'yi düşünmemeyi öğreniyorum. Sonra tamamen atıyorum onu bünyemden."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now