117 - Bunca Zaman Sonra Bile (2. Sezon Finali)

187 3 107
                                    

"Anıl uyandı."

Yirmi üç yıllık ömrümde duyduğum en güzel cümleydi bu.

Başta inanmadım.

"Nasıl yani?" deyiverdim.

Uyanmak, ne demekti?

Anıl uyuyor muydu?

İnsan on beş gün uyur muydu?

"Uyandı... Açtı gözlerini." Aras'ın boncuk boncuk parlayan gözlerine bakakaldım.

Birkaç dakika geçmesi gerekti jetonumun düşmesi için.

Benim jetonum düşene kadar herkes birbirine sarılmaya başlamıştı bile.

Birden fırladım ayağa.

"Anıl uyandı mı?!" Başını salladı Aras, kocaman bir gülümsemeyle.

Kollarımı boynuna doladığımda o da sımsıkı sardı belimi.

"Anıl uyandı..." dedim tekrar ederek. "Uyandı..." Aras'dan ayrılmamla başka kollar tarafından çekilmiştim.

"Gözün aydın..."

"Okan... Anıl uyanmış..." dedim titreyen sesimle.

O da kocaman gülümsedi.

"Geçti Defne... Geçti güzelim. Uyandı."

Okan, Barış, Eda Hoca, Mert, Elif, Yavuz, Çağrı, Deniz, Asya, Hazal... Her birine tek tek ve sımsıkı sarılmıştım.

Gizem'e bile.

"Seni çok seviyorum..." Sarılırken böyle söylemişti kulağıma Gizem. "Çok mutlu ol Defne... Anıl'la birlikte çok mutlu olun. Geçmiş olsun..."

Teşekkür etmiştim afallayarak.

Sonrasındaysa koşarak Anıl'ın odasının yolunu tutmuştum. Hevesle geçtiğim koridorlar, çıktığım merdivenler sonucu içeri ziyaretçi kabul edilmediğini, hastanın tekrar uyutulduğunu, ancak endişelenecek bir şey olmadığını çünkü hastanın durumunun çok iyiye gittiğini söylemişlerdi.

Altı saat sonra tekrar uyandırılacaktı Anıl.

İlaçları değişmişti.

Ambulans uçak hazırlanacaktı.

Yirmi dört saat içinde Amerika'ya uçacaktı.

Peki ben onu ne zaman görecektim?

Türkiye, Amerika arası uçuş nereden baksak on beş saat vardır.

Altı saat daha uyutulacağını da göz önünde bulundurduğumuzda bize maksimum kalan süre üç saatti.

Kalbimin sızısına aldırmamalıydım... Yeter ki Anıl yaşasın.

Ben onu hiç görmesem de olur.

Yavuz'un ısrarlarıyla eve gitmiş, bir şeyler yemiş ve duş alıp kıyafetlerimi değiştirmiştim.

Anıl'ın uyanmış olmasının verdiği heyecan bana her şeyi yaptırabilirdi.

Mesela şükür namazı kılmak gibi.

Yavuz, bana şükür namazı kılmayı öğretmiş ve benimle birlikte o da kılmıştı.

Aras ise Anıl'ın valizlerini hazırlarken yardımıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek beni Anıl'ın evine çağırmıştı.

Yavuz'un bu durumdan pek hoşnut olmadığını belli eden bakışlarıyla afallamıştım.

"Ne oldu?" dedim koluna girerek. Anıl'la Yavuz'un evi birbirine oldukça yakındı ve biz de yürüyerek gitmeye karar vermiştik. "Aras'la aranız mı bozuk? Kaç gündür bir tuhafsınız... Başta ne güzel anlaşıyordunuz oysa ki-"

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now