47 - Milas Bizim Olsun

216 9 14
                                    

"Hadi Defne! Arabaya geçiyorum bak ben!" Anıl'ın sabırsız sesi koridorda yankılanıyordu.

"Dur!" diye seslendim telaşla. "Gelsene bir!" Ofladı. Birkaç saniye içinde odaya girdi. "Ya Anıl oflayıp durma elim ayağıma dolaşıyor! Kaçmadı ya Menteşe!"

"Ne oldu Defne?" diye sordu bıkkın bir tavırla.

"Kameramı bulamıyorum... Gördün mü sen?"

"Ne yapacaksın kamerayı, telefonun var ya... Onunla çekilirsin fotoğraf falan."

"Olmaz! Fotoğraf değil... Konferansları kaydedecektim. Buraya koymuştum ya eminim!" Anıl'dan bir süre ses çıkmadığından gözlerimi ona çevirme ihtiyacı hissettim. Tuhaf bir ifade vardı yüzünde. "Ne var?"

"Hiç... Teşekkür ederim. Çok düşüncelisin."

"Düşünmek yetmiyor Anıl!" dedim sitemle. "Yardım et bulalım..." Başını salladı ve etrafa bakınmaya başladı.

"Çantalardan birine koymuşsundur belki, unutmuş olabilirsin..."

"Bilmiyorum olabilir..." Ben çekmeceleri karıştırırken Anıl valizleri kontrol ediyordu.

"Prezervatifi ne yapacaksın?" Cümlesinin ardından gelen gülüş ile kaskatı kesildim.

"Ne?.. Aa! Ne yapacağım canım?! Öyle... Kremleri falan doldururken... Yanlışlıkla..." Elinden prezervatif kutusunu hızla aldım ve çekmeceye kaldırdım.

"Al istersen... Lazım olur." Yüzündeki sırıtış beni çileden çıkartıyordu.

"Ne lazım olacak ya?! Kimseyle yakın temasa girmeye niyetim yok." dediğimde sırıtışı silindi ve kaşları çatıldı.

"Defne kelimelerine dikkat et." dedi dümdüz bir sesle.

"Ne dedim ki?" Ani çıkışıyla afallamıştım.

"Kimseyle değil. Seninle olacak. Başka bir ihtimal yok zaten?" Dudaklarım iki yana kıvrıldı.

"Neden yokmuş?" dedim çocukça sırıtarak.

"Ciddiyim Defne. Şakasını bile yapma."

"Tamam... Pardon." Yanağına bir öpücük kondurdum. Çenesi kasılmıştı. "Tamam Anıl! Özür dilerim." Sakallarını okşadım.

"Gidelim hadi."

"I-ıh. Küstün bana... Yola küs çıkmayalım."

"Küsmedim Defne... Çocuk muyum ben?"

"Lazım olur diye koymuştum onları." dediğimde kaşları havalandı. "Sen... Ben... Beş yıldızlı otel... Manzaraya bakan bir jakuzi..." Dudaklarımı çenesine bastırdım. Titrek bir nefes verdi. "Söylediğim şeyi biliyorum ama... Sikeyim. Anıl... Otel sanki sevişelim diye tasarlanmış!" Sitemle konuştuğumda güldü. "Özür dilerim... Bu kadar çabuk fire vermemeliyim."

"Al istersen... Şeyleri." Sesi boğuk çıkmıştı.

"Olmaz... Saçmaladım. Kalsın burada." Boğazını temizledi ve benden uzaklaştı. "Hatta mümkünse ayrı yataklarda yatalım. Sana karşı koyabileceğimi sanmıyorum..."

"Koyma o zaman..." diye mırıldandı.

"Anıl..."

"Beni düşündüğün için teşekkür ederim ama... Sorun değil. Gerçekten." Başımı iki yana salladım.

"Olmaz... Bu konuyu bir daha konuşmayalım lütfen. Zaten karşında iradem sıfır." Güldüm.

"Nasıl istersen..."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now