21 - Mavi'ye Veda

385 12 6
                                    

Yağmur baştan aşağı bütün bedenimi ıslatırken, sabahın ilk ışıklarında ayaklarımın ezbere bildiği yolu yürüyordum.

Kimi zaman heyecanla, kimi zaman korkuyla, kimi zamansa öfkeyle çaldığım kapıyı ilk defa ne hissettiğimi bilmeyerek çaldım.

Beş dakika boyunca yedi kere zile bastıktan sonra kapı uykulu mavi gözlerin sahibi tarafından açıldı. Önce boş boş bakan gözlerdeki ifadenin yerini şaşkınlık aldığında Okan hızla kolumdan tutup beni içeri çekti.

"Sırılsıklam olmuşsun." İlk söylediği şey buydu. Üzerimdeki sweatshirtü çıkarıp yere bıraktı. Ayakkabılarımı da çıkarıp eşofman altımı bacaklarımdan sıyırdığında hızla kendi üzerindeki koyu mavi sweatshirtü çıkardı ve bana giydirdi. En nihayetinde göz göze geldiğimizde gülümsedim. Yere bıraktığı kıyafetlerimi alıp kaloriferin üzerine koydum. Tekrar ona döndüğümde tuhaf bakışlarının üzerimde olduğunu gördüm. "Hoş geldin... Saat kaç?" dedi.

"Beş buçuk. Sabah." Aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarımı beline sardım ve başımı göğsüne yasladım. "Bacaklarım üşüdü."

"Saçların da ıslak... gel yukarı çıkalım." dedi bana kısa bir sarılma verdikten sonra.

Okan'ın odasına geldiğimizde kurutma makinesini çıkarıp saçlarımı kurutmaya başladı. Beş saniyede bir makineyi bacaklarıma tuttuğunda ikimiz de çocuk gibi gülüyorduk. Saçlarım kuruduğunda makineyi kapatıp kaldırdı. Tekrar yanıma geldiğinde çoktan yorganın içine girmiştim.

"Yağmacı mısın kızım?" dedi gülerek. Gülüşüne eşlik ederken başımı salladım. Sırıtıp yorganın içinde yanımdaki yerini aldı ve yüzünü bana doğru döndü. "Bir sorun yok değil mi?" Başımı iki yana salladım. Gülümsedi.

"Barış'la ayrıldık." dediğimde gülümsemesi yüzünde donakaldı. Bir süre afallamış bir şekilde yüzüme baktı.

"Ne?" dedi fısıltıyla. Omuz silktim.

"Ayrıldık." Uzunca bir süre sessiz kaldığında rahatsız hissedip yataktan kalktım. Arkama bakmadan odasından çıkmamın üzerinden on saniye geçmeden peşimdeki adım seslerini duydum.

"Defne." dedi ben merdivenlerin ortasındayken. Durup bana yetişmesini bekledim. Yanıma geldiğinde tedirgin bir nefes verdi.

"Bir şey söylemek zorunda değilsin... Paylaştım sadece." dedim, rahat olması gerektiğini vurgulayarak.

"Ben... üzüldüm." Söylediği şeye güldüğümde kaşları çatıldı.

"Bir hafta yoğun bakımda yattım ve bambaşka bir dünyaya gözlerimi açtım sanki." dedim gülerek. "Politik cevaplar, üst düzey hümanizm ve hepimizin sığabileceği bir saygı çerçevesi."

"Defne-"

"En son bıraktığımda bana aşıktın." dedim yüzümü buruşturarak. Kaşları havalandı.

"Hâlâ aşığım." dedi fısıldayarak. Başımı iki yana salladım.

"Barış'a gidiyorum, sevgili olduğumuza bin pişman bir adam görüyorum. Sana geliyorum sevgilimden ayrıldığım için bi oturup ağlamadığın kalıyor." Kendimi tutamayıp tekrar güldüm. "Kusura bakmayın ama ben böyle aşkın ızdırabını sikeyim."

"Yanlış anlıyorsun." dedi hafif sert çıkan bir sesle. "Ne yapmam, ne demem gerektiğini bilmiyorum sadece..." Yüzümü elleri arasına aldı. "Senin için endişeleniyorum. Kolay şeyler yaşamadın. Önceliğim sensin. Sana olan aşkım değil." Yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Ben o kazada ölebilirdim Okan." dedim ciddi bir ifadeyle. "Zor kurtuldum..." Başını bunları konuşmak istemediğini göstermek için telaşla iki yana salladı. "Politik tavırlara ve gereksiz kibarlığa ayıracak vaktim yok. Yarına çıkacağımız bile belli değil."

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now