150 - Aşıklar Şehri Paris

199 7 29
                                    

"Biliyorum Ufuk! Ben de çok memnun değilim ama benimle gelmek istemedi işte, ne yapayım?!" dedim hoparlöre aldığım telefonuma doğru.

"Bak bu herif manyağın teki! Sinir hastası bir şey! Nasıl güveniyorsun bu kadar ya-"

"Onun sinir hastalığı bir tek bana çalışıyor Ufuk! Tanıyorum Anıl'ı! Oğluna asla zarar vermez." dedim, bir yandan da dikiz aynasını kontrol ediyordum.

"Hiç içime sinmedi bu durum..."

"Bak, benim de aklım Bulut'da kaldı ama onu korkutmak da istemedim. Babasını beş yıl boyunca görmedi zaten, tekrar ayrılmaktan çok korkuyor. Kaçırır gibi götürsem onu Ankara'ya, çok üzülecek. Biliyorum. Babasını bir daha görüp göremeyeceğini düşünecek. Hem... Davanın sonucu... Ne bileyim, babasıyla yaşamaya alışsın biraz. Ne olur ne olmaz."

"Şimdiden ondan vazgeçemezsin." diye mırıldandı.

"Vazgeçmiyorum... Ama..." Ofladım birden. Karmakarışıktım. "Birden babasının onu alıp götürmesine dayanamam... Deneme süreci bu. Belki çok mutlu olacak. Umarım da öyle olur... Aksine dayanamam."

"Defne onu götürmesine izin vermeyeceğiz." dediğinde burukça gülümsedim.

"Magazine düştüm Ufuk. Farkında mısın? Anıl'ın abisiyle-"

"Olayın arkaplanını kimse bilmiyor."

"Biz de tam olarak bilmiyoruz ki!"

"Öğreneceğiz... Tamam mı?" Başımı salladım. Sonra bunu göremeyeceğini fark edip 'tamam' diye mırıldandım. "Dikkatli sür..." dediğinde güldüm.

"Seni endişelendirmek istemedim ama sanırım birisi beni takip ediyor."

"Ne? Kim?"

"Bilmem... Tam dört kere U yaptım. Aynı yolda döndüm ve bu manyak da benimle aynı yolu gitti."

"Çıktın mı İstanbul'dan?" dedi. Sesi endişeliydi.

"Çıktım. Bolu yolundayım."

"Konum at bana, en yakın karakola yönlendireceğim seni."

"Araba tanıdık geliyor ama karanlıkta tam emin olamıyorum."

"Önüne bak sen Defne! Arabaya bakıp durma, kaza yapacaksın."

"Tamaaaam."

"Neden bu kadar umursamazsın sen?" dediğinde alayla güldüm.

"Bıktım çünkü." dediğimde iç çekti. "Şurada ölsem zerre üzülmem, biliyor musun? Çok sıkıldım."

"Şşh... Lütfen. Kendini düşünmüyorsan Bulut'u düşün."

"Bulut'u düşünmesem zaten yıllar önce kesmiştim bileklerimi."

"Defne! Lütfen. Böyle konuşmandan hoşlanmıyorum."

"Peki avukat beyciğim... Attım konumunuzu da." Bir dakika kadar bir sessizlik oldu. Ufuk muhtemelen konumuma ve çevredeki kurumlara bakıyordu.

"On kilometre ilerde bir karakol var." dediğinde başımı salladım. Etrafımdaki tabelalara baktım.

"Düzce'ye mi saptıracaksın beni?"

"Mecburen."

"Anayoldan çıkmak istemiyorum. İlçeye girersem önümü kesebilir."

"Sikeyim... Haklısın. Bekle. Bolu tarafına bakacağım."

"Ufuk Karan'ın arabası beyaz SUV'di değil mi?"

"E-Evet?"

"Modeli Peugeot muydu?"

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now