160 - Hani Sen Acı Veren Kalpsizlerden Olamazdın?

245 8 79
                                    

Ben gözlerimi Karan'ınkilerden kaçırmaya çalıştıkça o daha dik bakmaya başlıyordu. Bir an olsun çekmiyordu bakışlarını üzerimden. Gülüyordu üstüne pişkin pişkin. Kızaran yanaklarımı büyük bir keyifle seyrediyordu. "Biraz daha omlet ister misin canım?" diye sordum Tekin'e. Bütün dikkatimi çocuğa vermiştim Karan'dan kaçmak için.

"Doydum Defne Abla... Teşekkür ederim."

"Afiyet olsun bir tanem... Çikolata sürelim mi peki ekmeğine?" diye sorduğumdaysa başını salladı heyecanla.

"Hani doymuştun?" diyerek güldü Karan. "Beğenmedin mi yoksa omletimi?"

"Yok... Şey... Ben yumurta sevmiyorum çok..."

"Uğraşmasana çocukla." diye çıkıştım. "İşkence eder gibi bir de ıspanaklı yapmışsın..." Hayretle kavalandı Karan'ın kaşları.

"Vay be..." dedi. Kollarını önünde bağlayıp küser gibi çevirdi başını.

"Ben çok sevdim Karan Abi..." dedi Tekin telaşla. "Biraz daha yerim hatta... Çok güzeldi." Sıcacık bir gülümseme kapladı Karan'ın yüzünü.

"Karan abin sana kurban olsun!" diyip coşkuyla kalktı sandalyesinden. Yaklaşıp Tekin'in yanaklarından öptü şapur şupur. Dondu kaldı çocuk. Daha da çok güldü Karan. "Sil sil..." dedi. "Kırılmam." Onayı alınca hemen tişörtünün ucuyla sildi yanaklarını. Güldüm ben de. Bana çevrildi Karan'ın bakışları anında. Sırıttı.

"I-ıh!" dedim ellerimi kaldırarak. "Hayır Karan ya! Yalıyorsun saçma salak!" Bana doğru bir adım attığında hemen kalktım sandalyemden ancak onun hızına yetişemediğimden mutfağın ortasında avladı beni. Bir de gıcıklık olsun diye gerçekten de yaladı yanağımı. EVET GERÇEKTEN YALADI. Boydan boya! Tekin kıkır kıkır gülerek izledi bizi. Bense öfkeyle şişirdim yanaklarımı. Kulağıma eğildi Karan.

"Yüzünü yalayınca niye sorun oluyor anlamadım... Başka yerlerini bir güzel yalatıyorsun ama-" Göğsünden ittirdim onu telaşla. Kocaman açıldı gözlerim. Sırıtan suratına bakakaldım. Domatese dönüştüm o an. Evet, artık Limon Kafa değil, Domates Kafa'ydım... Kıpkırmızı bir domates hem de.

"Arsız, terbiyesiz, lüzumsuz-"

"Cık cık cık..." dedi gülerek.

"Doydum ben! Evime geçiyorum!" diyip Tekin'e doğru ilerledim. "Görüşürüz bir tanem. Ne zaman istersen gel bana, tamam mı? Bulut'la oynarsınız hem!"

"Tamam Defne Abla... Teşekkür ederim." Yanaklarından İNSAN GİBİ öpüp ayrıldım ondan. Gitmeden bir dilim ekmeğe bolca çikolata da sürüp önüne koydum. Kocaman gülümsedi.

Mutfaktan çıkarken Karan da geldi peşimden. Sırıtması kaybolmuştu. Hatta somurtur gibi bir ifade vardı yüzünde. "Anıl'ın arabası apartmanın önünde hâlâ..." dedi. Gözlerine baktım. Sessizleştik kısa bir süre. "Yani sendedir şimdi..."

"Evet, muhtemelen." Başını salladı. İç çekti. Ofladı. Yüzünü ovuşturdu elleriyle. Alayla güldüm. "Annen de orada, merak etme sevişmemize engel olur-"

"Öyle demedim." dedi hemen. "Sana güvendiğimi biliyorsun. Ama bu aynı ortamda bulunmanızdan hoşlanacağım anlamına gelmiyor."

"Karan ne yapabilirim?" diye mırıldandım. "Oğlumun babası... Bulut da evde şu an. Bizi düşman olarak görmesini istemiyorum bu ona çok zarar verir-"

"Biliyorum." dedi anlayışla. "Ama işte..."

"Sen de gel. İçin rahat edecekse gel yani. Al Tekin'i de."

"Tekin'i Orman Park'a götüreceğim bugün, sözüm var." dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

"İzmit'e gidiyorsun?"

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now