4 - İki Sarı? İki Deli?

939 24 25
                                    

Telefonumu çıkardım ve Okan'a mesaj attım. Saat 07.43'ü gösteriyordu.

Geldim ben, neredesin?

2 dakika erken gelmişsin?

şaka mı :D

Hayır ben şaka yapmam.

Hoyor bon soko yopmom

●●●

Saat tam 7.45'i gösterdiğinde karşıdan gelen Okan'ı görmemle gözlerimi devirdim.

"Takıntılı bir manyak olduğunu unutmuşum." Güldü.

"Düzenli bir insan demek daha doğru olur."

"Neden çağırdın beni?" Dememle ciddileşti.

"Sadede gel diyorsun." Yere eğilip bağcıklarını sıkılamaya başladığında fırsattan istifade küçük bir incelemede bulundum.

Güneşten dolayı daha da sararmış saçları, beyaz teninde kendini iyice belli eden ufak tefek yeni dövmeleri, her güldüğünde ısırdığından iyice renklenmiş dudaklarıyla aynı ama bir o kadar da farklı gözüküyordu.

Bağcıklarıyla işini bitirip ayağa kalktığında sırıtıyordu.

"Yeterince kestiysen sadede gelelim." Gülerek konuştuğunda gözlerimi devirdim.

"Seni kesmiyordum. Ayrıca sabah sabah ne bu enerji? Dört saatlik uykuyla yarım saat yol yürüttün bana." Kahkaha attı.

"Sakin ol şampiyon. Beni kesmediğine ve benden nefret ettiğine canı gönülden inanıyorum." Kollarımı önümde birleştirip tek kaşımı kaldırarak beklediğimde konuşmaya devam etti.

"Seni çağırdım. Çünkü şu an seni evinden uzak tutmam gerekiyor." Dediğinde hızla yakasına yapıştım.

"Ne diyorsun sen?! Neyin peşindesin Okan?!" bağırdığımda gülümsedi. Benim aksime oldukça sakin bir şekilde cevap verdi.

"Diyorum ki, eğer dediğin gibi o gece sen beni koruduysan bu da benim sana karşılığım olsun. Tabi çok sevimli arkadaşların için aynı şeyi söyleyemeyeceğim." Ellerim şokla yakasından düşerken kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Belki koşarsan yetişirsin." Cümlesini duyduğum an onu orda öylece bırakıp koşmaya başladım. Yarım saatlik yolu 8 dakikada koştuğumda ciğerlerimin patlayacağını hissettim. Kapıya vardığım an yumruklamaya başladım.

"AÇIN KAPIYI! ASYA! BARIŞ!" Kapıyı durmadan yumruklarken aynı zamanda can çekişir gibi nefesimi toparlamaya çalışıyordum. Kapı aniden açılınca öne doğru sendeledim biri omuzlarımı kavrayarak beni tuttu.

"Defne? Noluyor? İyi misin?" Asya'nın sesini duymamla başımı kaldırdım. Endişeyle omuzlarımdan tutan Asya'nın arkasında diğerlerini de görünce rahatlayarak hızlıca yere çöktüm. Sırtımı en yakın duvara vererek derin derin nefesler aldım.

Barış "Defne noluyor korkutuyorsun bizi." diyerek yerde yanıma oturdu.

"Nerden geldin sen? Bu saatte dışarda ne işin vardı?" Asya Deniz'i dirseğiyle dürtüp susması için işaret verirken Çağrı da dikkatlice beni izliyordu. Nihayet nefesimi toparladığımda tam konuşacakken kapı çaldı. Korkuyla ayağa kalktıp kapının önüne geçtim.

"Açmayın!"

"Defne saçmalama, çekil şurdan." Çağrı beni kapının önünden çekmeye çalışırken Barış kaşlarını çatarak konuşmaya başladı.

"Biri mi peşinde Defne? Neyin var?" Neyim var gerçekten? Yapacak bir açıklamam yoktu. Okan'ın bir şey yapacağını düşünüyordum ama ne yapacağını bilmiyordum. Şimdilik görünürde de bir şey yoktu.

KOMŞU ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin