131 - İzi Kalan Anlar

187 4 5
                                    

"Defne!" diye seslendim bir türlü odasından çıkmayan uyuyan güzelimize. Dün geceki garip yakınlaşmamızı unutturacak bir kahvaltı sofrası hazırlıyordum ona. "Güzelim, kalk hadi!"

Her şeyin hazır olduğuna kanaat getirdiğimde çayları koymadan önce Defne'yi uyandırmak için mutfaktan çıkıp odasına doğru yöneldim. "Gel gönlümü yerden yere vurma güzel, ne olursun! Gül dururken dikenleri derme güzel, ne olursun!" Şarkı söyleye söyleye kapısını çaldığımda içerden ses gelmedi. "Sevgin nefes, sevgin candır-"

"Karan!" diye seslendi içerden, şarkımı bölerek. "Aç değilim ben... Yemeyeceğim bir şey."

"Defne iki saattir hazırlık yapıyorum, kırma beni."

"Yemeyeceğim. Israr etme lütfen."

"Giriyorum içeri?" dedim. Kapının kolunu indirdim. Giremedim. "Neden kilitli bu kapı? Defne?"

"Karan git lütfen... Yatacağım ben biraz."

"Defne aç şu kapıyı."

"Yatacağım..." Kaşlarım çatıldı.

"Ağlıyor musun sen?" dedim. Sesi ağlıyor gibi çıkıyordu.

"I-ıh..."

"Kapıyı açmazsan Aras'ı çağırırım."

"Hayır! Sakın!" dedi birden telaşla. "Açıyorum kapıyı... Tamam." Kısa bir süre sonra kilidi çevirdi ve kapıyı açtı.

Yüzüne bakakaldım. Kaşlarım çatıldı, ağzım açık kaldı. Bir adım attım ona doğru istemsizce. "Defne... Defne bu ne?" dedim elimle yüzünü hafifçe okşarken.

"Düştüm-" demeye çalıştı, başımı iki yana salladım.

"Kim yaptı bunu sana?"

"Kimse yapmadı, düştüm ben-"

"Defne suratında el izi var!" Sesim yükselmişti birden. O da irkildi. Bir adım geriledi. "Dudağın da patlamış... Defne... Kim yaptı söyle bana?" Başını iki yana salladı inatla. "Hemen şimdi arar Aras'ı, söylerim!" Gözleri doldu.

"I-ıh." dedi. Başını göğsüme yasladı. Ağlamaya başladı. Sesli sesli ağlıyordu. İçim acıdı.

Elmacık kemiğinin üstü morarmıştı. Yanağında ise belli belirsiz kırmızı bir iz vardı. Dudağı patlamış, şişmişti. Kenarında küçücük bir yarık vardı.

"Krem sürelim..." dedim saçlarını okşayarak. "Olur mu?"

"Hı hı..." İç çekti. "Söyleme Aras'a." dedi.

"Tamam." dedim. "Yemeğini yersen söylemem."

"Tamam." dedi uslu bir kız gibi.

Mutfağa geçtik. O bir sandalyeye oturdu, ben de dibine yerleştim. Elmacık kemiğinin üzerine ve dudağına krem sürdüm dikkatlice. Kaşlarını çattı, canı acımıştı besbelli ama ses etmedi. Yemeğini yedi sonra söz verdiği gibi. Benimse boğazımdan bir lokma geçmedi. Onu izledim. Yüzünü izledim. Nasıl kıydılar, anlamadım. Öyle güzel, öyle masumdu ki... Ağlamak çekti canım. Ağlayamadım da.

"Bu gece nöbetim var..." dedim boştaki elini tutarak. "Otuz altı saat..." Parmaklarını sevdim tek tek. "Yalnız kalmanı istemiyorum. Sen söyle, kimi istersin yanında? Mert ve Elif'in yanına bırakayım mı seni?"

"Ufuklar müsait midir?" dediğinde şaşırdım. Gülümsedim.

"Müsaittir o itler, ne işleri olacak?" dediğimde o da gülümsedi.

"Şey olmayacaksa... Onların yanında kalabilir miyim?" diye sordu çekinerek.

"Sen nasıl istersen. Emrine amade hepsi..."

KOMŞU ÇOCUKOnde histórias criam vida. Descubra agora