57 - Aşkla Dokunan Adam

235 10 3
                                    

Ciğerlerim ve bacaklarım koşma hızıma eşlik etmekte zorlandığından nefes nefese kalmış bir şekilde barın kapısını açtım.

"Nerede?!" diye bağırdım Mert'i görür görmez.

"Defne-"

"NEREDE?!"

"Gitti, Defne." Mert'in yakasına yapışmamla bütün gözler üzerime çevrildi.

"Beni hemen Anıl'ın yanına götüreceksin Mert!"

"Üzgünüm... Yapamam." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken yakasındaki ellerimden hafifçe iterek kurtuldu. "En doğrusu bu."

"Mert... Lütfen." Sesim titremişti. "Yalvarırım... Lütfen..." Başını iki yana salladı.

"Özür dilerim."

"Mert..." Yalvarırcasına çıkan ses tonum fikrini değiştirmeye yetecekmiş gibi durmuyordu. "Vedalaşamadım... Hak etmiyorum bunu. Vedalaşmama izin ver... Lütfen."

"Seni görürse gidemez. Söz verdim... Üzgünüm." Taburede oturan adamın önündeki boş bira şişesini aldım ve ters çevirerek sertçe tezgaha vurdum. Cam parçaları etrafa saçılırken Mert'in gözleri dehşetle açıldı.

Kırık cam parçasını boynuma dayadım. Birkaç kişinin çığlığı kulağıma doldu.

"Defne! Saçmalama!" diye bağırdı Mert telaşla. Tezgahın arkasından çıkmaya yeltendiğinde bir adım geri gittim.

"Yaklaşma!"

"Bırak şunu!"

"ANIL NEREDE?!"

"Çabuk bırak şunu!" dedi inatla. Cam parçasını tenime biraz daha bastırdım. "TAMAM!"

"Söyle..."

"Terminalde. Otobüsü bir saate kalkıyor." dedi nefes nefese.

"Beni oraya götüreceksin."

"Tamam... Götüreceğim, Defne bırak şunu hadi... Boynun kanıyor."

"HEMEN!" Bağırmamla Mert hızla ceketini giyindi ve tezgahın arkasından çıktı. Yavaşça yanıma yaklaştı ve titreyen eliyle cam parçasını tutan elimi kavradı.

"Bırak güzelim... Lütfen." dedi korkuyla.

"Eğer ona yetişemezsek kendimi öldürürüm. Anladın mı beni?" dedim kısık bir sesle. Başını salladı. Gözleri dolmuştu. Cam parçasını boynumdan çektiğimde hızla elimden aldı ve tezgaha bıraktı.

Dakikalar içinde arabaya binmiş ve yola çıkmıştık.

"Kendisine zarar verecek..." dediğimde şaşkın bakışlarını bana çevirdi. "Sana inanamıyorum... Nasıl izin verirsin gitmesine?"

"Saçmalama... Öyle bir şey yok..." Cümlesinin aksine ses tonu kendisinden şüphe ettiğini belli ediyordu.

"Ölmek istiyorum, yazmış. Sana zarar veren adam yok artık, sevgilim... Yazmış." Mert zorlukla yutkundu.

"Bana... İstanbul'dan Amerika'ya uçacağını söylemişti." Alayla güldüm.

"İntihar edeceğini söylemesini mi bekliyordun?!" Titrek bir nefes verdi. Ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya başladım.

"Ağlama lütfen... Yetişeceğiz..."

"Ya çoktan-"

"Şşh." Gaza yüklendi.

●●●

Terminale geldiğimizde hızlı adımlarla İstanbul - Muğla otobüslerinin olduğu peronlara doğru ilerledik.

KOMŞU ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin