27 - "Yalvarırım, gitme."

332 10 10
                                    

Derin bir nefes aldım.

En içten gülümsememi takındım.

Saçlarımı ellerimle düzelttim.

Gömleğimin üstten üç düğmesini açtım.

Ve karşımdaki kapıyı tıklattım.

Kapı bir dakika içinde açıldı.

"Defne?" dedi Gökalp şaşkınca. "Hanım." diye devam etti. Başını iki yana salladı. Afallamıştı.

"Kusura bakmayın... Rahatsız ediyorum." dedim mahcup bir ifadeyle.

Benden beş yaş büyük ve işinin ehli olan adam, neden burada olduğumu çözmeye çalışıyordu.

"Ne kusuru." dedi bir süre sonra. "İçeri geçmez misiniz?"

"Habersiz çıktım geldim zaten... Müsait değilseniz-"

"Rica ediyorum." dedi gülümseyerek içeriyi gösterirken. Gülümsemesine karşılık vererek tanımanın yanından bile geçmediğim adamın evine girdim.

Tek bildiğim, Anıl'la birbirlerinden nefret ettikleriydi.

Yeter de artardı.

Bana salona kadar eşlik etti. "Oturun lütfen." Başımla onaylayıp tekli koltuklardan birine yerleştim. "Ne içersiniz?"

"Karşılıklı içmemizin etik olacağı bir şeyler." dedim kocaman gülümseyerek.

"Yoksa..." dedi gülümsemesine engel olamayarak.

"Anıl Bey'le danışan-terapist ilişkimizi bitirdiğimizi biliyorsunuzdur." dedim ciddi bir şekilde. Başını salladı. "Bana yardım etmenizi çok isterim, Gökalp Bey."

"Ne kadar sevindiğimi anlatamam." dedi. Anlatamazdı ama gözlerinden okuyabiliyordum. "Sizden özür dilemek için doğru zamanı kolluyordum. Benden önce siz bana geldiniz. Lütfen geçen haftaki tavrımı mazur görün."

"Elbette." dedim.

"Öyleyse etik biraz bekleyebilir." dedi gülümseyerek. "Birer kadeh kutlama içeceğinden zarar gelmez."

"Katılıyorum!"

●●●

Bir Hafta Sonra.

Aynanın karşısına geçmiş, kendimle konuşuyordum.

"Gökalp Bey ile ilk seansına geç kalmak istemezsin Defne!" Kıyafetlerimi yirminci kez incelerken ofladım.

Siyah, karnı açık, dar crop bir üstün altına uzun tüllü tek bacağı tamamen açıkta bırakan yazlık bir etek giymiştim.

"Saçlar... Saçlar..." Saçımı bir yukarı toplayıp bir salıyordum. Aklıma Okan'a fotoğraf attığım günün gelmesiyle burukça gülümsedim. Saçlarımı aynı o günkü gibi açık bıraktım ve omzumun arkasına attım.

Boynun çok boş gözüküyordu. Ondan geldim.

Elim istemsizce boynuma gitti.

"Beni affet." diye mırıldandım kendi kendime.

Seni asla affetmeyeceğim.

●●●

Kliniğin kapısından girdiğimde topuk tıkırtım bütün holde yankılanıyordu. En içten ama bir o kadar da sahte olan gülümsememi takınarak sekreterlerde gözlerimi gezdirdim. Hepsi bana bakarak gülümsüyordu. Ancak benim gözün Ceren'in gergin gülümsemesine takıldı.

"Hoş geldiniz, Defne Hanım." dedi. Muhtemelen Anıl'ın yanına geldiğimi ve benimle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bunun yanında Anıl'ın çok yoğun olması ve programında Defne Hanım'ın D'sinin bile olmaması onu çaresiz bırakmış olmalıydı. "Bir saniye, efendim." diyerek telefonda bir tuşa bastığında sahte gülümsemem yerini gerçek olana bıraktı. "Kusura bakmayın. Rahatsız ediyorum. Defne Hanım burada. Evet, Defne Hanım. Programda gözükmüyor, haberiniz var mı? Müsait misiniz?"

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now